Arnavut ciğeri

Arnavut ciğeri (tr. für „albanische Leber“) ist ein türkisches Gericht aus in Öl gebratenen Lamm- oder Kalbsleberwürfeln gewürzt mit scharfer Paprika, welches traditionell mit Zwiebeln und Petersilie serviert wird. Das Wort Arnavut (Albanisch) ist der Namensgeber verschiedener Gerichte der Istanbuler Küche, obwohl die Arnavut ciğeri im heutigen Staat Albanien selbst völlig unbekannt ist. Die albanische Leber ist oft Teil der meze im Rahmen einer sofra.[1]

Albanische Leber

Das Arnavut ciğeri entstand im 15. Jahrhundert im Zuge der Balkankriege der Osmanen in Rumelien.[1] Aus dem Balkan ins osmanische Anatolien reisende Menschen übten Einfluss auf diese Region aus: Albaner dienten oft als reisende Verkäufer von roher Leber.[1] Im späten 17. Jahrhundert fielen die Albaner dem Reisenden Evliya Çelebi dadurch auf, dass sie überproportional oft als Metzger in Istanbul arbeiteten. Sie entstammten aus den toskischen Regionen um Ohrid, Korça und Hurupişte (heute Argos Orestiko in Griechenland) und verkauften Lammfleischprodukte wie Leber, Herz und Niere.[1] Das Gericht Arnavut ciğeri wurde zu osmanischen Zeiten ein Teil der türkischen Küche; die Osmanen assimilierten die kulinarischen Traditionen, Kochpraktiken und Bräuche der Menschen, die sie antrafen, schnell – darunter der Armenier, der Griechen, der Tscherkessen, der Kurden, der Araber und eben auch der Albaner, wie es das Beispiel des Arnavut ciğeri zeigt.[2]

Einzelnachweise

1453: İstanbul kültür ve sanat dergisi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş. Yayınları, 2012, 14-15, S. 32 (hier in der Google-Buchsuche – Ve bitmez tükenmez Balkan savaşları. İnsan Rumeli türkülerindeki hüznün bu savaşlarda ölenlerden yansıdığını sanıyor... İlk anda Anadolu'dan Rumeli'ye daha çok gidilmiş, Anadolu Rumeli'yi daha çok etkilemiş gibi geliyor insana. Balkan ... Arnavut sözcüğü İstanbul mutfağının yemeklerinden birinin de adıdır: Arnavut ciğeri. Arnavutların Seyyar çiğ ciğer satıcısı olduğunu da biliyoruz. Evliya Çelebi, Seyahatnamesi'nde şu tespiti yapar: "Bu ciğercilerin hepsi Ohri, Görice, Horpuşta Arnavutlarıdır. Nice bin taze ciğeri kırkar ellişer tanesini, yüreği, böbreği, şirdeni bumbarıyla sırıklara dizip 'İyi koyun ciğeri' diye feryat ederler.").
Mehrdad Kia: Daily Life in the Ottoman Empire. ABC-CLIO, 2011, ISBN 978-0-313-06402-9, S. 225 (hier in der Google-Buchsuche – As with their political and administrative practices, the Ottomans managed to assimilate the best of the culinary traditions they encountered and merge them with their own cooking customs and practices in such a way as to bring about the enrichment of their own cuisine. In this fashion, Albanian liver (Arnavut cigeri), Circassian chicken (Çerkes tavugu), Kurdish meatballs (Kürt köftesi), and Arab meatballs (Arap köftesi), were assimilated into the Ottoman Turkish cuisine, while kebabs, pilafs, böreks, dolmas (stuffed grape leaves), yogurt meals, biscuits, meals with olive oil, and syrupy desserts were introduced by the Turks to the countries they conquered.).

This article is issued from Wikipedia. The text is licensed under Creative Commons - Attribution - Sharealike. The authors of the article are listed here. Additional terms may apply for the media files, click on images to show image meta data.

[IstanbulBuyuksehir32-1] 1453: İstanbul kültür ve sanat dergisi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş. Yayınları, 2012, 14-15, S. 32 (hier in der Google-Buchsuche – Ve bitmez tükenmez Balkan savaşları. İnsan Rumeli türkülerindeki hüznün bu savaşlarda ölenlerden yansıdığını sanıyor... İlk anda Anadolu'dan Rumeli'ye daha çok gidilmiş, Anadolu Rumeli'yi daha çok etkilemiş gibi geliyor insana. Balkan ... Arnavut sözcüğü İstanbul mutfağının yemeklerinden birinin de adıdır: Arnavut ciğeri. Arnavutların Seyyar çiğ ciğer satıcısı olduğunu da biliyoruz. Evliya Çelebi, Seyahatnamesi'nde şu tespiti yapar: "Bu ciğercilerin hepsi Ohri, Görice, Horpuşta Arnavutlarıdır. Nice bin taze ciğeri kırkar ellişer tanesini, yüreği, böbreği, şirdeni bumbarıyla sırıklara dizip 'İyi koyun ciğeri' diye feryat ederler.").

[Kia225-2] Mehrdad Kia: Daily Life in the Ottoman Empire. ABC-CLIO, 2011, ISBN 978-0-313-06402-9, S. 225 (hier in der Google-Buchsuche – As with their political and administrative practices, the Ottomans managed to assimilate the best of the culinary traditions they encountered and merge them with their own cooking customs and practices in such a way as to bring about the enrichment of their own cuisine. In this fashion, Albanian liver (Arnavut cigeri), Circassian chicken (Çerkes tavugu), Kurdish meatballs (Kürt köftesi), and Arab meatballs (Arap köftesi), were assimilated into the Ottoman Turkish cuisine, while kebabs, pilafs, böreks, dolmas (stuffed grape leaves), yogurt meals, biscuits, meals with olive oil, and syrupy desserts were introduced by the Turks to the countries they conquered.).